Kadın cinayetleri ve toplum/Hurşit Kaşıkkırmaz Hurşit Kaşıkkırmaz
NEWROZ
Son yıllarda Türkiye ve K. Kürdistan’da kadına yönelik şiddet, yüksek
boyutlarda ve alabildiğince amansız bir şekilde sürüyor. Basın ve yayın
organlarında (Televizyonlar, Gazeteler ve çeşitli sitelerde) her gün kadınlara
yönelik şiddet ve buna bağlı olarak kadın cinayetleri yaygın bir şekilde haber
ve yorum konusu yapılıyor. Yaklaşık son 5-6 yıldır Türkiye toplumunda resmi
rakamlara göre her gün ortalama 3 kadın öldürülüyor. Gayri resmi rakamlar ise
günde ortalama 5 kadının öldürüldüğü şeklinde ifade ediliyor. Bu tablo, Türkiye
toplumunun kadına bakışta nasıl bir durumda olduğunu göz önüne seriyor.
Dünya nüfusunun ve buna paralel olarak Türkiye ve K. Kürdistan toplumlarının
yarısını oluşturan kadınlara karşı erkeklerin bu derece ‘vahşi’ davranmaları
nasıl izah edilmeli. Bu durumun siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutu
sağlıklı bir şekilde değerlendirilip mantıklı tahlil ve tespitler yapılmadan
soruna çözüm bulunamaz. Şair’in belirttiği gibi “Anamız, avradımız, yarimiz,
yavrumuz” konumundaki bu insan cinsine, erkek cinsin bu şekilde şiddet
uygulamasına nasıl bir anlam vereceğiz? Erkek egemen kültürün hakim olduğu bütün
sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmde de kadınlar şiddete maruz kalarak
katlediliyorlar.
Türkiye’de kapitalizmin son 10-15 yılda hızlı bir şekilde gelişmesi, toplumda
büyük değişiklikleri gündeme getirdi. Bu değişiklikler toplumun birçok alanda
yeniden şekillenmesini kaçınılmaz kıldı. Bu konuyla ilgili olanı kısaca şu
şekilde sıralayabiliriz. 1- Özellikle eski gelenek ve göreneklerin zayıflaması.
2- Kadının daha çok üretime girmesi ve bunun sonucu olarak kısmen ekonomik
özgürlük elde etmesi. 3- Kapitalist kültürden etkilenen kadın, kısmen de olsa
kendi hak ve hukukunu savunur bir pozisyona gelmesi. 4- Gelişmelere göre kadının
bu toplumda, ailede ben de varım diyerek kendisine söz hakkı ve hak, hukuk
istemesi. Bu etkenler erkek egemen kapitalist kültürde erkeğin kolay kolay kabul
etmeyeceği şeylerdir. Ciddi ve hızlı bir geçiş dönemi yaşayan toplum, bu
değişikliğe hazır olmadığı için son yıllarda bu konu gibi birçok konuda
bocalamaktadır. Toplumda çarpık bir kapitalist kültür mevcuttur. Ekonomik olarak
hızlı gelişen Türkiye’de toplum sosyal ve kültürel olarak bu duruma hazır
değildir.
Diğer önemli ve toplumda pekte tartışılmayan konu ise cinselliktir.
Cinselliğin insan psikolojisinde ciddi bir etkisinin olduğu bilinmelidir. Yani
cinsellik insan yaşamında ciddi bir öneme sahiptir. Fakat kapalı toplumlarda,
Müslüman ülkelerde ve Türkiye’de bu konu tartışılmaz bir tabudur. İnsanlar bu
konu hakkında eğitilmiyorlar. Bu durumda bilgi sahibi olmayan toplumlarda büyük
ve bilinçsiz bir birikim oluşmaktadır. Bu bilinçsiz büyük birikimin temel nedeni
insanların cinsellikte açlık yaşamasıdır. Bu tür toplumlarda bu durum hem erkek
ve hem de kadın için geçerlidir. Günümüzde Türkiye gibi bir ülkede kadınlara
karşı taciz, tecavüz ve öldürme gibi vakaların gün be gün artmasının sebebi
sadece bir nedenle açıklanamaz. Biraz sonra aşağıda Türkiye’de kadına karşı
taciz, tecavüz, şiddet ve öldürmeyle ilgili istatistiki bilgileri sizinle
paylaşacağım. Bu istatistiki bilgiler okunduğunda toplumun bu konularda nasıl
birikim sahibi olduğu görülecektir.
Son beş yılda 3 bin 996 kadın cinayet sonucu hayatını yitirdi
Kadına yaşam yok
“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tecavüz ve taciz gibi
cinsel saldırı suçları son beş yılda yüzde 30 arttı.
• 2006’da 528, 2007’de 473, 2008’de 577 ve 2009’da 652 kadın tecavüze
uğradı.
• 2006 yılında 489, 2007 yılında 540, 2008 yılında 589, 2009 yılında 624
cinsel taciz olayı meydana geldi.
• 2005-2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz
kaldı.
• Mağdur kadınların yüzde 40’ı korktukları için şikâyetçi olmadı.
Türkiye’de kadın cinayetlerinin nedenleri arasında ilk sıralarda
“yoksulluk”, “işsizlik”, “aldatma”, “boşanma”,
“cinsel ilişkiye girmek istememe” geliyor. Uzmanlar, ülkedeki siyasal,
ekonomik ve toplumsal alandaki sorunların derinleşmesi, şiddetin
meşrulaştırılması gibi nedenlerin cinayetlerin artmasına neden olduğunu
belirtiyorlar.
Araştırmalara göre son 5 yılda toplam 3 bin 996 kadın, cinayet sonucu
yaşamını yitirdi. Cinayetler en çok 2009 yılında meydana geldi ve 1126 kadın
öldü. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın açıkladığı
verilere göre, 2010 yılının ilk 7 ayında 226 kadın cinayet sonucu yaşamını
yitirdi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de geçen yıl kadın cinayetleri ile
ilgili yaptığı açıklamada, “2005’te 164, 2006’da 663, 2007’de 1011 ve 2008’de
806, 2009’da ise ilk 7 ayda 953” kadının öldürüldüğünü ifade etti. Cinayet
sebepleri arasında ise faillerin yüzde 45’inin “aldatıldık” iddiasında
bulundukları ortaya çıktı”. (Kadın Hareketi)
Kuşkusuz her sınıflı toplumda kadına karşı şiddet yaşandı, yaşanıyor. Ama bu
son yıllarda Türkiye’de yaşanan içler acısı boyuttadır. Yılda ortalama yaklaşık
800 kadının öldürüldüğü bir ülkede yöneticiler, aydınlar, kadınların kendileri
ve genel anlamda halk bu mesele için gereken tepkiyi niye vermiyor acaba?
Toplumdaki gelenek, görenek, sosyal ve kültürel şekillenme gereği kadınları en
yakınları; kocası, eski kocası, kardeşi, babası veya yakın akrabaları öldürüyor.
Öyle ki Avrupa’da bulunan yaklaşık 7-8 milyon civarındaki Türkiyeli toplum da
benzer sorunlardan dolayı orada kadın cinayetleri işliyorlar. Bu tür sorunlara
sebep olan durumların bir kısmını yukarıda açıklamaya çalıştım. Diğer ve önemli
bir sorun ise ‘namus’ kavramıdır. Bizim gibi ülkelerde namus ve benzeri
kavramları tartışmak neredeyse imkansızdır. Zaten bu tür kavramlar
tartışılmadığı için insanlar neyin ne olduğunu anlamıyorlar. Bu konularda eğitim
ve öğretim hiç verilmiyor. Durum böyle olunca erkekler bilinçsizce hareket
ederek kadınları öldürüyorlar. Her şeyden önce namus nedir? Namus, bayanın apış
arası mı? Yoksa bir insanın onuru, haysiyeti veya haksızlık ve adaletsizlik
karşısındaki tutumu mu? Bu örnek daha da genişletilebilinir. Ama bu namusu
getirip bayanın cinsel organı ile eş anlamlı kılmak ne kadar mantıklı olabilir?
Şu bilinmelidir; insanın fiziki yapısı çeşitli organlardan oluşmaktadır. Ve
insan vücudundaki her organın ayrı bir özelliği vardır. Her organ insan
vücudunda kendi özelliği gereği bir ihtiyacı karşılar. Bu durum toplumda hassas
bir konu olduğu için daha fazla ileri gitmek istemiyorum. Fakat çağımızda cinsel
duruma ahlaki boyutta yaklaşmanın daha mantıklı olacağı gerçeğini belirtmek
istiyorum.
Toplumda ‘namus’ kavramından dolayı bunca kadının öldürülmesi, onların
yaşamına kast etme hakkını erkekler kimden alıyor. Hangi ilahi güç bunu
emrediyor! Bu durum erkeğin tamamen kadına sahip olmak istemesinin ürünüdür. Ve
bu durum, erkeğin insanlık adına kadın karşısında ne kadar alçaldığının
işaretidir. Kadına karşı şiddet ve öldürme sadece Türkiye ile sınırlı değildir.
Bütün kapitalist dünyanın bu konuda sicili bozuktur. Yapılan bir istatistiğe
göre dünya genelinde kadınların üçte biri şiddete maruz kalıyor. Dünya’daki
kapitalist ülkeler içerisinde sadece gelişmiş ülkelerde kadınlar ciddi ve önemli
haklara sahipler. Ve buralarda, özellikle Avrupa’da kadına karşı şiddet vardır
ama yoğun biçimde değildir.
Bu durumla ilgili olarak günümüz koşullarında Türkiye ve Türkiye gibi
ülkelerde bir kültürel devrim yapılmadan kadına karşı şiddet ve öldürme vakaları
bitmeyecektir. Yani kadına ve kadın sorunlarına bakışta toplumda bir zihniyet
değişikliği yaşanmadığı sürece, sistem kadınlara bu ızdırabı çektirecektir.
İlginçtir, Türkiye’de yaklaşık 30 yıldır bir savaş yaşanıyor. Ve bu savaşta her
yıl ortalama 1000 insanın öldüğü belirtiliyor. Rejim bu durum için kıyameti
koparıyor. Ama öncesi bir tarafa son 5-6 yıldır her yıl ortalama 800 kadın
öldürülüyor ve rejim bu durum karşısında sesiz sedasız denecek bir şekilde
gelişmeleri seyrediyor. Çünkü rejim gerçek anlamda kadın haklarını savunacak bir
nitelikte değildir. Erkek egemen kültüre sahip olan ve dini kisve altında kadına
bakışı gerçek burjuva kültürün de gerisinde olan Türk rejimi, kadına ikinci,
üçüncü sınıf muamelesi uyguluyor. Bu anlamda kadın cinayetlerine son vermek için
toplumun bütün duyarlı kesimleri gerekeni yapmalıdır. Türkiye ve K. Kürdistan’da
kadın katliamına son verilmeli. Öldürülmeye, şiddete, sınıfsal, ulusal ve cinsel
sömürüye karşı bütün emekçi kadınlar örgütlenmeli ve bu haksızlığa,
adaletsizliğe karşı mücadele etmelidir. Print  |